Küçük yaşında büyük bir dramla karşı karşıya olan Meryem, sadece 9 yaşında olmasına rağmen hayatının en zor dönemini yaşıyor. Ailesinin maddi durumu nedeniyle yeterli beslenemeyen Meryem, 25 kilodan 10 kiloya düşerek sağlığını ciddi şekilde tehdit eden bir duruma girdi. Bu durum, sadece onun değil, birçok çocuğun açlık ve yoklukla imtihan verdiği bir gerçeği gözler önüne seriyor. Bana göre, bu durum sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumun gelişiminde büyük bir engel teşkil eden daha geniş bir sorunun yansımasıdır. Meryem'in hikayesi, dikkat çekmek için bir fırsat sunarken, aynı zamanda bu sorunlara karşı harekete geçmenin önemini de vurguluyor.
Meryem'in ailesi, küçük bir kasabada yaşayan alt gelir grubuna dahil bir aile. Ailesinin gelir kaynağı belirsiz olan geçici işler. Babası zaman zaman inşaat işlerinde çalışsa da, çoğu zaman işi olmuyor. Annesi ise ev işleriyle uğraşıyor ve aileye ek gelir sağlaması pek mümkün olmuyor. Bunun sonucunda, Meryem gibi evin en küçük bireyleri yeterli ve dengeli bir beslenme imkanından mahrum kalıyor. Meryem, sabahları çoğunlukla sadece çay ya da su ile açlık hissini bastırmaya çalışıyor. Öğle yemeği ise genellikle aile içerisinde paylaşılan birkaç dilim ekmekten oluşuyor. Bu beslenme biçimi, sadece fiziksel sağlığını değil, aynı zamanda psikolojik durumunu da olumsuz etkiliyor. Meryem, arkadaşlarıyla oyun oynamaktan keyif almasına rağmen, sürekli açlık hissi nedeniyle enerjisiz ve bitkin bir halde.
Meryem’in durumu, yalnızca bireysel bir hikaye olarak kalmayıp, aynı zamanda açlık sorununun toplumda yarattığı geniş etkiyi ortaya koyuyor. Türkiye, açlık ve yetersiz beslenme konusundaki uluslararası istatistiklerde maalesef hâlâ kötü sıralarda yer alıyor. Birçok çocuk, Meryem gibi yeterli beslenme imkanına sahip olamamakta ve bu durum, gelecekteki sağlık sorunlarının yanı sıra eğitim seviyelerini de tehdit ediyor. Uzmanlar, yeterli beslenmenin çocukların gelişiminde kritik bir rol oynadığını belirtirken, yetersiz gıdayla büyüyen çocukların zeka gelişiminin olumsuz etkilendiğine dair araştırmalar yapıldı. Meryem gibi çocukların yaşam mücadelesi, sadece onların değil, tüm toplumun geleceğini şekillendirme adına büyük bir tehlike arz ediyor. Meryem’in durumu, bizi düşünmeye ve harekete geçmeye iten bir çağrı niteliğinde.
Sonuç olarak, küçük Meryem’in hikayesi, açlık sorununu daha görünür hale getirirken, aynı zamanda toplumda bu konuda duyarlılığın artmasına ihtiyaç duyuluyor. Meryem'in yaşıtlarıyla birlikte sağlıklı ve mutlu bir çocukluk geçirmesi adına, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının bu sorunun çözümüne yönelik daha aktif adımlar atması gerekiyor. Meryem'in sağlığı ve geleceği için el birliğiyle hareket etme zamanı geldi. Onun gibi onlarca çocuk, sadece uluslararası yardımlar değil, aynı zamanda yerel toplulukların destekleriyle de bu kısır döngüden kurtarılabilir.