Son günlerde Ortadoğu’nun sıcak gündem maddelerinden biri, İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonlar. Bu hamleler, uzun zamandır süregelen gerilimin yeni bir boyuta taşınmasına neden oldu. İran, bölgedeki en büyük rakibi olarak gördüğü İsrail’e karşı nasıl bir yanıt verecek? Farklı senaryolar üzerinden değerlendirdiğimiz bu makalede, İran’ın olası tepkileri ve bu tepkilerin bölgeye olan etkilerini detaylı bir biçimde ele alıyoruz. İşte bu kritik süreçte dikkatle izlenmesi gereken beş olası senaryo:
İlk senaryo, İran’ın doğrudan askeri yanıt verme olasılığı. Geçmişte benzer durumlarla karşılaşan İran, genellikle güçlü bir misilleme ile karşılık verme stratejisi izlemiştir. Bu senaryoda, İran göstereceği askeri güçle bölgedeki müttefiklerine, özellikle de Hizbullah’a ve diğer İslamcı gruplara destek verme yoluna gidebilir. Tahran, karşılıklı bir çatışmayı derinleştirmek amacıyla Suriye’deki İsrail hedeflerine yönelik saldırılarda bulunabilir. Gerek Irak’taki milis gruplar gerekse Yemen ve Suriye üzerinden gerçekleştireceği saldırılar, bölgedeki dinamikleri hızla değiştirebilir. Böyle bir askeri yanıt, iki ülke arasındaki çatışmanın daha da tırmanmasına yol açabilir.
İran, bu durumda sadece askeri yanıtla sınırlı kalmayabilir. Tahran, uluslararası arenada İsrail’in eylemlerini teşhir ederek diplomatik bir kazanım peşine düşebilir. Bu senaryo kapsamında, İran, müttefikleriyle ve özellikle de Rusya, Çin ve bazı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirerek uluslararası kamuoyunda destek arayışına girebilir. Bu süreç, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda İsrail’in saldırganlıklarını kınamak için lobi faaliyetlerini artırmayı içerebilir. Uluslararası hukuk çerçevesinde yapılan bu tür girişimler, İran’ın uluslararası imajını güçlendirirken, İsrail’in karşısında daha fazla destek bulmasına yol açabilir.
İran ayrıca, kendi toprakları içinde barındırdığı birçok grup aracılığıyla daha geniş bir cihat çağrısı yaparak kamuoyunu mobilize edebilir. Bu, hem iç politika için bir dayanışma unsuru sağlarken hem de dış şeridi güçlendirme adına önemli bir adım olabilir.
Üçüncü senaryo, İran’ın daha gizli operasyonel yöntemlerle cevap vermesidir. Bu bağlamda, Tahran’ın, İsrail’in zayıf noktalarını hedef alan siber saldırılar veya gizli yer altı eylemleri gibi stratejiler devreye sokması muhtemel. Uzmanlar, İran’ın bu tür askeri ve istihbarat üslerini etkin biçimde kullanma konusunda deneyimli olduğunu vurguluyor. Eğer İran, geçmişteki gibi sessiz ve sinsi bir şekilde düşmanına darbeler indirmeyi seçerse, psikolojik savaşın da ön planda olduğu bir strateji geliştirebilir. Bu tür operasyonlar, İsrail tarafından belirgin bir şekilde tespit edilmediği sürece, uzun vadede önemli bir avantaj sağlayabilir.
Dördüncü bir senaryo, İran’ın ekonomik mücadele yöntemlerine dönmesini içerebilir. Özellikle, Tahran’ın bölgede bulunan önemli ekonomik kaynaklarını ve stratejik yolları kullanarak İsrail’e karşı bir tür ekonomik boğma politikasına gidebilir. Suudilerin yaptığı gibi, petrol ve gaz üzerinde taşıyacağı ambargo tehditleri, bütün dünyada ciddi yankılar yaratabilir. Ortadoğu’nun mevcut enerji dengelerini etkileme potansiyeli, İsrail için büyük bir tehdit oluşturacak ve İran’ı uluslararası anlamda daha da önemli bir oyuncu haline getirebilir.
Son senaryo ise, her iki tarafın da gözden geçireceği diplomatik anlaşma ve uzlaşma yollarıdır. Kriz ortamında her iki taraf da daha büyük felaketler istemeyebilir. Tahran, baskıcı durumlardan kaçmak adına belki de müzakere masasına dönme kararı alabilir. Bölgesel barış için topyekûn bir yaklaşımın devreye girmesi her iki ülke için de avantajlı olabilir. Bu noktada, tarihsel olarak İslam dünyasında etkin olan büyük güçlerin arabuluculuk yapmak istemesi, bu süreci hızlandırabilir.
Tahran ve Tel Aviv arasındaki bu yeni çatışma dinamiklerinin yalnızca iki ülkeyi değil, tüm Ortadoğu’yu etkileyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Her bir senaryo, bölgedeki siyasi atmosferi, müttefikleri ve düşmanlıkları şekillendirecek önemli özelliklere sahiptir. Bu nedenle uluslararası toplum, olası gelişmeleri dikkatle izlemeye devam edecektir. Sonuç olarak, İran’ın alacağı şekil, şehirlerdeki gerginliği artırabilir, ama bir başka yandan da yeni uzlaşma yollarının keşfine kapı aralayabilir.