Bir acı, bir kayıp… Oğlunun yıllardır kayıp olmasının ardından, geride kalan baba umutla bekliyor. Bu, sıradan bir babanın hikayesinden çok daha fazlası; zira onun çok önemli bir sırrı var. "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek her gün umutla bekleyen bu baba, halk arasında yayılan söylentilere de açık. Bu olay, sadece yerel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumun kaybolan bireyler ve aileleri üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor.
Geçtiğimiz yıllarda, 25 yaşındaki oğlu Ali'nin kaybolmasıyla sarsılan Hasan Bey, her geçen gün umudunu yitirmeden oğlunu beklemeye devam ediyor. Ali'nin bir gün geri döneceğine olan inancı, onun yalnızca bir baba değil, aynı zamanda bir arayışçı olduğunu da gösteriyor. Ali'nin kaybolduğu gündeki bireysel hikaye, birçok insanın halini düşündürüyor; zira kaybolan bireylerin arkasında her zaman aileleri, hayalleri ve kırılmış umutları var.
Oğlunun kaybolmasının üzerinden geçen zamana rağmen, Hasan Bey’in içindeki umut ateşi sönmüş değil. Komşuları ve aile üyeleri, Hasan Bey'in her gün “Oğlum gelecek” dediğini, sabahları fısıldar gibi beklediğini anlatıyor. Hasan Bey, oğlu Ali'nin bir gün geri döneceğine dair güçlü bir inanç taşırken, birçok kişi bu durumun ne kadar sağlıklı olduğunu sorguluyor.
Hasan Bey'in her gün kurduğu bu umut dolu cümlelere, sadece ağaçların yapraklarıyla rüzgarın sesi eşlik etmiyor. Hasan Bey, çevresinde bu durumu izleyenlerin merakını artıran bir sırra daha sahip. “Doktora gitti, gelecek” sözleriyle başlayan bu hikaye, herkesin zihninde bir soru işareti oluşturuyor; gerçekten de Ali bir doktora mı gitti? Yoksa başka bir gerçek mi saklı? Hasan Bey, yaşadığı acıyı ve umudu gizlemek için her gün bu tekrarı yaparken, ardında yatan gerçekleri gizlemek zorunda kalıyor.
Bu durum, onu yalnız bırakmadığı gibi, çevresindekilerin de merakla dinlediği bir hikaye haline geliyor. Yıllarca yanlış bilgi ve dedikodularla boğuşan bu aile, kaybolan bireylerin geride bıraktığı hukuki süreçlerin zorluklarını da yaşıyor. Hasan Bey'in, kaybolan çocukları için mücadele veren diğer ailelerle dayanışma içinde olması, yalnız olmadığını bilmesi açısından önemli bir adım. Ancak, her zaman bunun yanında bir sır barındırmanın yükü de ağır.
Bir yandan, oğlu Ali'nin kaybolduğu günden bu yana geçen süre boyunca çeşitli yöntemlerle onun izini sürmeye devam eden Hasan Bey, diğer yandan da kabullenişin ve bekleyişin derin acısıyla savaşıyor. Oğlunu bulmaya çalışırken, etrafında dönen dedikodulara karşı çok dikkatli olmak zorunda. “Ali’nin gittiği yerlerin bende bıraktığı izler, umudumu daha fazla artırdı” diyor. Kayıp olan birinin arkasında yatan gerçeklerin, yalnızca aile içindeki sırlar değil, aynı zamanda toplumdaki dinamikler olduğunu anlayan Hasan Bey, bu bekleyişin yalnızca kendi hayatında değil, daha geniş bir bağlamda bir değişim yaratabileceğini fark ediyor.
Yalnızca acılarını değil, kaybolan hayalleriyle kendi ailesindeki bazı sırları da ortaya çıkarmaya çalışan bu baba, kaybolmuş birinin hayatında ne kadar derin bir yaraya neden olduğunu gözler önüne seriyor. Kaybolan bireylerin aileleri, toplumun görünmeyen yüzünü de şekillendirmekte. Hasan Bey'in acılı bekleyişi, umudun ve bekleyişin yanında gizli bir hikaye barındırıyor. “Doktora gitti, gelecek” cümlesinin altında yatan gerçeklerin ne olduğunu bulmak belki de sadece Hasan Bey'in değil, aynı zamanda toplumun daha geniş bir yansıması.
Kayıpların ardında bıraktığı hikayeler, sadece yas değil, aynı zamanda kaybolmuş hayalleri ve tuhaf tesadüfleri de içermektedir. Gerek Ali'nin durumu, gerekse Hasan Bey'in yaşadığı karmaşık duygular, kaybolmanın babalar üzerindeki etkisini güçlü bir şekilde ortaya koymakta. Bir gün Ali’nin geri dönmesi umuduyla, insanların gözleri bir nebze umut dolu bakışlarla dolarken, Hasan Bey’in hikayesi göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeklik. Her kayıp, bir hikaye ve her hikaye, insana dair bir arayış demektir.
Sonuç olarak, acılı bir babanın sırrı toplumu etkileyen birçok kaybolmuş hikayeden yalnızca biri. Hasan Bey’in durumu, yalnızca kendi aile hikayesini değil, aynı zamanda kaybolanların hayati önemini, umut ve dayanışmanın gücünü de simgeliyor. Toplum, bu kayıplar üzerine düşünmeli ve kaybolmuş bireyler için yalnızca bir umut değil, aynı zamanda bir hayat bulma çabası içinde motive olmalıdır. Hasan Bey’in, gün be gün süregelen bu çabası, ne olursa olsun kaybolmuş olan birinin hikayesinin, sadece bireysel değil, aynı zamanda kolektif bir mesuliyet ve arayış olduğunu anlatıyor.